13 Temmuz 2014 Pazar
Orada Olmak...
Hayat 7 başından beri zor zaten. O zamanlarda zordu herhalde de genellikle 6-15 yaşları arası gerizekalı olduğumuzdan dolayı pek de birşeyin farkında değildik. Palmiye ağaçlarının şov yaptığı, bir kesilmemiş ananasın çok önemli olduğu, karpuzun iyisinin 4 milyara satıldığı ve gözlüğün estetik ile yarıştığı günler, günler de tatillerin hep eskisi güzel be. Hani yan bahçenin çimenleri daha güzel gelmesi. Yürümek lazım, bir mirkelam edasıyla lazım. Yukarıda yürümek lazım. Hedefsiz tatil keyif vermiyor. Buralar hedef mi? Buralarda yürü biraz. Al yakın arkadaşını, ya da kendini yürü sadece burda. Yokuşu sev bir kere. Sırf kendi kaldırımın olmadığı için tapma ama düzeni de sev bir kere. Asimile olma ama evindeki de biraz olma. Kimse olmanın rahatlığını yaşa biraz. Çek burda 10-20 fotoğraf. İnternet kısıtlamana bakma. 4g bitti mi diye de düşünme. Oyna biraz ama hakettin bunu.
Bin bir tramvaya. Ya da tranvaya. Evinde var tabi bu makinalardan ama sen yine hayran kal. Tatilde olduğunu da unut. Yaşıyormuşcasına kapıl. Birini beğen hemen ama. Sırf güzel giyinmiş diye birine tutul. Lan galiba aşık oldum de. Tramvaya, sokaklara, havaya yor bunları. Uçurtmalara kapılma. İçinden nasıl olacak ki zaten diye Türk özgüvensizliğini göster. Boşver şimdi bunları. Sıkışıksın, hiç rahat değilsin belki ama nasıl mutlusun. Aynı durum, Karaköy'e giderken olsa anneli babalı cümleleri, cinsel ilişkiyle bitirmiştin. O değil de küfür etme ne rahat iş, onun da bir keyfine var tabi. Yağdır oraya buraya.
Haydi. Guiness zaten efsane bir olay onu biliyorsun da arkada giren ''On a cobweb afternoon..'' nedir arkadaş. Pazartesi günü, tahminen daha iyi olmayacak. Yapabilirsin daha iyisini de bir süre bu yapılana kadar en iyisi. Random bir grup çalıyor ama orda Chris Cornell varmışcasına hissediyorsun yalan yok. Bir yerlerde olmanın en güzel yanı işte. Her normal olma ihtimali olan ve ya birilerine göre inanılmaz sıradan olan bir olay, kmlerce ötedeki birine inanılmayacak bir his veriyor. Söyle bir tane daha Guiness. Yapıştıralım. Biraz bakalım tabi etrafa. Yine beğeniyoruz herkesi. Ona buna fena diyoruz. Sonra bir bakıyoruz 50-55 görünümlü, 21 enerjili bir adama. Kendinden belki de 30 yaş küçük insanlara, o kadar keyifli muhabbet ediyor ki. İleri de göz ucuyla bakmayı da geçmiş kişileri, hem helal olsun gibi has yorumlara hem de biraz da ulan bir o kadar olamadık demeye itiyor. Yine erler ile biten güzel bir küfür sallıyorsun arkadaşınla. Son biranı da bitiyorsun.
Son kez ismine bakıyorsun yerin. Ulan gelirmiyiz bir daha diyorsun içinden. Notlarını alıyorsun tabi. Kafada hafif oldu. Guiness zaten etkili. Bir de sürekli serotonin salgıladığın yerlerde akıyor gidiyor. Pazartesi lan diyorsun. Olur mu böyle şehir. Lanet et biraz. Jesus christ tarzı. Hadi yavaştan yol al. Sabahına bisikletin var abi. Bambaşka bir yerde bisiklete binme heyecanı da sarıyor yavaş yavaş. Sabahına bakarsın o hissine.
Erken saatlerde şuradan aldığın puro geldi mi aklına. Gelsin. Ne anlarsın purodan. Fark eder mi orda sana. Yarış yok, kötüleyen yok. Ordan aldıysan en güzel puro lan o senin için. Zaten anlamıyorsun zerre kadar, inandır gitsin. Yatıyorsun galiba. Düşünecek çok şey var. Biraz kapıl git. O elbiseli kızı düşün, biraz kapıl git. Ulan buralarda olsak ne mutlu oluruz cümlesini 35. kez kur. Çok da derinlere girme. Yap bir playlist hemen. Yapmadıysan şu aşağıdakiler gibi birşeyler akıt gelsin. Sonlara doğru kapa artık. Uyurken rahat olmayan kulaklık çağımızın en büyük sorunu. Bunu kulaklığı çıkardıktan sonra düşün, yine hiçbirşey yapma. Tembelliğini okyanus ötesine taşı. Boşver ama bisiklet var. Dünyada şuan tek önemli ve en heyecan verici olayın, evinden kmlerce ötede bisiklete bineceğin bir gün olduğunu düşünerek çiçek gibi uyu. Sadece başka bir yerde olmanın keyfini düşünerek uyu.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder